http://www.bbc.co.uk/turkce/cep/izlenim/2010/10/101030_fooc_us_aylin_yazar.shtml?page=all#page2

BBC Türkçe

Aylin Yazan

Washington

Çay Partili protestocular

Başkent Washington’da, duvarları barış yazıları, Martin Luther King’in ve Başkan Barack Obama’nın pop art resimleriyle bezeli bir cafedeyim.

Burası buram buram siyaset kokan kentin, hükümet binaları dışında da süren siyasi yaşamında çok önemli bir yer, Busboys and Poets adlı bir cafe.

Irak kökenli bir sanatçı ve barış aktivisti tarafından kurulmuş. Kısa sürede de sanatçıların, savaş karşıtlarının ve ilerici siyasi kanadın buluşma noktası haline gelmiş bir yer.

Bu kez içeride tartışılan konu ise mekan ve müdavimleriyle tezat oluşturan Çay Partisi Hareketi. Hemen hepsi siyasi bir yapı içinde aktif olan kalabalık, kendilerine Çay Partisi Hareketi’nin 2 Kasım’da yapılacak ara seçimler öncesi nasıl bu kadar etkili hale geldiğini soruyor…

Havada hafif bir çaresizlik kokusu seziliyor.

Bu soru, Amerika’da seçim öncesi sadece bu kafede değil hemen her yerde konuşulan en sıcak konu… Profesyonel olarak siyasetle uğraşanlar Çay Partisini üzerinde durulmaması gereken bir hareket olarak göstermeyi yeğliyor. Ancak Washington’ın kalıplaşmış siyasi hayatının dışında, Amerika’nın birçok eyaletinde hızla büyüyen bu hareket önemsenmezlik boyutlarını çoktan aşmış durumda…

Ana etken ekonomik durgunluk

Çay Partisi’nin adı Obama’nın başkan seçilmesi sonrası duyulmaya başlandı. Bir siyasi parti yapısı ya da lideri yok. Adını Boston’daki sömürgecilerin 1773 yılında İngiltere yönetimine karşı başlattığı hareketten alıyor. Ülkede yapılan çeşitli kamuoyu yoklamaları nüfusun yaklaşık yüzde 20’sinin kendisini Çay Partisi üyesi olarak tanımladığını gösteriyor.

Çay Partilileri birleştiren nokta, ekonominin neden olduğu hoşnutsuzluk. Federal hükümetin ekonomiye müdahalesine ve kurtarma paketlerine muhalefet ediyorlar. Çay Partisi destekçileri, devletin piyasalar üzerinde etkili olmasına ve etki alanını genişletmesine karşılar. Bu tarz müdahaleleri sosyalizm işaretleri olarak algılıyorlar. Devlet sigortası seçeneğini içerdiği için de en büyük savaşlarını Obama yönetiminin büyük zorluklarla yasalaştırdığı sağlık reformuna karşı veriyorlar.

Ancak bu başlık dışında savundukları konular ve siyasi görüşleri hakkında genelleme yapmak zor. Zira sosyal konulara değinmekten özellikle kaçınıyorlar. Bunun nedeni oluşturdukları hareketin kutuplaşarak bölünmesini engellemek.

Yapılan araştırmalar hareketi destekleyenlerin büyük bölümünün 40 yaş üstü beyaz Amerikalılar olduğunu gösteriyor. Ama muhafazakar bir taban hareketi olarak nitelenen Çay Partisi içinde liberaller ve siyahlar da yer alıyor. Uzmanlar bu çeşitliliği birleştiren ana endişenin “Amerikan kültürünü korumak” olduğunu vurguluyor.

Busboys and Poets’de Tea Party: Dangerous Brew adlı kitabını tanıtan gazeteci Adele Stan de buna dikkat çekiyor. Stan, Obama’nın başkan seçilmesiyle birlikte bazı Amerikalılar’ın kültürlerinin ellerinden kayıp gittiği korkusunu yaşadığını, Obama’nın klasik Amerikan değerlerini taşımadığı inancının bu insanları biraraya getirdiğini söylüyor.

Hatta Stan’e göre Cumhuriyetçi Parti tabanına dayanan bu hareket olgulardan değil duygulardan yola çıkıyor. Yani, Amerika’yi tek kutuplu dünyanın lideri olarak görmeye alışmış bu insanlar, toplumlarını lider yapan özelliklerden uzaklaşmaktan duydukları korkudan besleniyorlar.

Bu endişe Çay Partisi hareketinin protestolarında da açıkça görülüyor. Obama’nın Hüseyin adına yapılan vurguya, hatta onu Batman filmindeki Joker karakterine benzeten, yani Obama’nın bir anarşist olduğuna gönderme yapan pankartlara çok sık rastlanıyor. Hareketin protestolarını başından beri takip eden The New York Times yazarı Kate Zernike de, Başkan Obama’ya ve yönetimdeki isimlere karşı olan bu güvensizliğe dikkat çekiyor. Daha önceden siyasetle ilgisi olmayan orta yaş üstü Amerikalıların, torunlarının geleceği için bu harekete katıldıklarını belirtiyor.

Basının desteği

Bazı basın kuruluşlarının bu gruba gösterdiği ilgi ve destek ise hareket için büyük bir avantaj.

DC for Democrats adlı siyasi grubun üyesi Jesse Lovell da, Çay Partisi’nin medya desteği sayesinde bu kadar büyük bir hareket haline dönüştüğü iddiasında. Lovell, “Obama’nın başkan seçilmesinin ardından yaşanan süreci çok iyi hatırlıyorum. Çay Partisi’nin küçük yerel protestoları bile bazı medya kuruluşlarınca inanılmaz ilgi gördü. Bu ilk başta bana çok anlamsız geliyordu” diyor.

Washington’da yaşayan biri olarak benim Çay Partisi destekçileriyle tanışmam ise Fox TV’de program yapan muhafazakar Glenn Beck’in, Martin Luther King’in “Bir Hayalim Var” konuşmasının 47. yıldönümünde, bu konuşmayla aynı alanda düzenlediği miting sayesinde oldu.

O gün kentin metrosu ve sokakları, ellerinde Amerikan bayrakları, üzerlerinde de kırmızı, mavi, beyaz t-shirtler bulunan genellikle beyaz Amerikalılarla dolmuştu. Bu kalabalığın dış görünüşünden yabancı olduğu anlaşılan benim gibi birine verdiği his ise biraz ürkütücüydü.

Amerikan olmanın gururunu bakışlarına yerleştirmiş bu grup, bana sanki, buraya ait olmadığımı söylüyor gibiydi.

Çay Partisi’ndeki dini etkenler

Grubun hemen her etkinlikte taşıdığı, Amerika’nın Hristiyan bir ülke olduğuna vurgu yapan dini içerikli pankartlar da dikkat çeken önemli bir nokta.

Adele Stan de, dinin bu hareket için büyük bir itici güç olduğunu söylüyor. Hatta kuralların ancak din tarafından konulabileceğini, devletin kurallarla toplumu sınırlamaya hakkı olmadığını düşünenlerin bile olduğunu belirtiyor.

Salı günü yapılacak yerel seçimlere ve kongre ara seçimlerine hepsi Cumhuriyetçi Parti’den olmak üzere 139 Çay Partisi adayı katılacak. Bunlardan 30’unun kendisine Temsilciler Meclisi ve Senato’da yer bulabileceği belirtiliyor. Uzmanlara göre, hareketin şu an barındırdığı yüksek enerji, şansını artıran en önemli faktörlerden.

Ancak dile getirilen bazı aşırı muhafazakar mesajların, bazı eyaletlerde demokratların lehine işlemesi de muhtemel.

Sokakta, herkesin siyasetle bir tür ilişkisi olduğunu umduğunuz Washington’da 20-30 yaşlarındaki gençlerle konuşunca edindiğim izlenim ise şaşırtıcı. “Aslında pek bir fikrim yok” diye başlayan cümleler, “Bu hareket bir şaka gibi” sözleriyle devam ediyor.

Bu ilgisizlikte değişim vaadiyle göreve gelen Obama’nın Amerikan siyasi yaşamında çok fazla değişiklik yapamamış olmasının etkisi büyük. Başkanlık seçimlerinde Obama’ya oy vermiş olan bir Amerikalı, artık oy vererek birşeyleri değiştirebileceklerine inanmadıklarını söylüyor. Onlar bu inanışla siyasetten elini ayağını çekerken, başkent dışındaki bölgelerden siyasi işleyişi değiştirmek isteyen muhafazakarlar Çay Partisi hareketi ile ortaya çıkıyor.

Bundan sonra merak edilen ise, kendilerini bu hareketin parçası olarak gören adayların, Amerikan Kongresi’ne girmeleri halinde, aşırı muhafazakar yapılarından ne kadar taviz verebilecekleri?